- Konbuyu başlatan
- #1
- Katılım
- 13 May 2008
- Mesajlar
- 1,906
- Tepkime puanı
- 174
- Puanları
- 63
Alman düşünürü ve felsefeci Arthur Schopenhauer (1788-1860) anlamak ve anlayış
kavramlarının yorumunu yaparak düşünce dağarcığımıza önemli katkılarda bulunmuştur.
Günümüzde bu iki kavram her zamankinden daha büyük anlam ve önem kazanmaktadır. Zira
Haziran 2013 Taksim olaylarını hem anlamak hem de anlayışla kavrayabilmek önemlidir.
Anlamak bir miktar akıl ve daha çok duyular yardımıyla olur. Yani anlarken daha önceki
tecrübelerimizden, varsayımlarımızdan ve ön-kabullerimizden yararlanırız. Bu tür bir
“anlamak” gerçek anlamda durumu kavramak yerine, belli birtakım önyargılarla olaya
yaklaşmayı içerir. Anlamak toplumsal bir özelliğe sahiptir. Bizlere küçük yaştan itibaren
öğretilmiş olan birtakım toplumsal düşünce çizgileri içinde kalmamızla ilgilidir.
Anlayış ise hoşgörü, duygululuk ve hatta duygusallık içeren, bütünsel bir kapsayıştır.
“Anlayışlı olmak” hoşgörü içeren ve evrensel olan bir kavrayış gerektirir. Bir diğer tanımla,
anlamak dışsal, anlayış içseldir. Toplumu ayrı ve karşıt kutuplara ayırmadan kavrayabilmek ve
kucaklayabilmek için anlayış gereklidir.
Anlayış kavramına eşdeğer olan bir diğer sözcük de “idrak” sözüdür. İdrak sahibi insan
kavrayışı güçlü olan, bilgiyi içselleştirip “enformasyon” haline dönüştürebilen insandır. Zira
idrak bilginin içselleşmiş boyutudur. Bu boyuta da enformasyon diyebiliriz.
Enformasyon hem bizim beynimizdedir hem de her yerdedir. Doğa yasaları enformasyon
taşır, insan DNAsı enformasyon taşır, beynin nöronları enformasyon taşır. Evrende en
küçükten en büyüğe kadar her oluşumda enformasyon vardır. Hepsi de farklı boyutlarda
“idrak” sahibidir. Bir atomun dahi kendine göre idraki vardır ki diğer atomlarla bağ kurar veya
kurmaz. Atomlar minimum enerji durumuna (dengeye) ulaşmak için bağ kurarlar. Minimum
enerjiye ulaşabilmek için de çevresi ile enformasyon alış-verişi içinde olmalıdır. Şu halde
“idrak” kavramı ile “enerji” kavramı arasında yakın bir ilişki vardır. Zira varlık bir enerji
alanıdır ve yerel olarak yoğunlaşan enerji “idrak” sahibi olur, çünkü idrak enformasyon içerir.
İdrak sahibi olmak anlayışlı olmak veya kendi içinde enformasyon biriktirmek anlamına gelir.
Enformasyonu içinde tutan doğal yapıya karadelik denmiştir. Karadelik içine giren bilgi dışarı
salınmaz, veya çok azı salınır. Işık bile karadelikten dışarı çıkamaz. İnsan da bir bakıma bir
karadelik gibidir. İçimizde pek çok enformasyon var. Sadece bilgi olarak değil ama içgüdüler,
yetiler ve sezgiler halinde var. Yetilerimizin çok azını kullanıyoruz. Çoğu içimizde kalıyor ve
gerçekleşmiyor. İnsanın enerjisi kontrol altında ise idraki artar ve yetilerini (melekelerini)
etkin hale getirebilir. Günümüzün büyük sorunu da isteklerimizin, yani enerjimizin başıboş
kalması ve ego varlığı olarak çevremize ve kendimize zarar verişimizdir. Amaç, anlayabilmek
kadar anlayışlı olmayı da başarabilmektir.
Doç. Dr. Haluk Berkmen
kavramlarının yorumunu yaparak düşünce dağarcığımıza önemli katkılarda bulunmuştur.
Günümüzde bu iki kavram her zamankinden daha büyük anlam ve önem kazanmaktadır. Zira
Haziran 2013 Taksim olaylarını hem anlamak hem de anlayışla kavrayabilmek önemlidir.
Anlamak bir miktar akıl ve daha çok duyular yardımıyla olur. Yani anlarken daha önceki
tecrübelerimizden, varsayımlarımızdan ve ön-kabullerimizden yararlanırız. Bu tür bir
“anlamak” gerçek anlamda durumu kavramak yerine, belli birtakım önyargılarla olaya
yaklaşmayı içerir. Anlamak toplumsal bir özelliğe sahiptir. Bizlere küçük yaştan itibaren
öğretilmiş olan birtakım toplumsal düşünce çizgileri içinde kalmamızla ilgilidir.
Anlayış ise hoşgörü, duygululuk ve hatta duygusallık içeren, bütünsel bir kapsayıştır.
“Anlayışlı olmak” hoşgörü içeren ve evrensel olan bir kavrayış gerektirir. Bir diğer tanımla,
anlamak dışsal, anlayış içseldir. Toplumu ayrı ve karşıt kutuplara ayırmadan kavrayabilmek ve
kucaklayabilmek için anlayış gereklidir.
Anlayış kavramına eşdeğer olan bir diğer sözcük de “idrak” sözüdür. İdrak sahibi insan
kavrayışı güçlü olan, bilgiyi içselleştirip “enformasyon” haline dönüştürebilen insandır. Zira
idrak bilginin içselleşmiş boyutudur. Bu boyuta da enformasyon diyebiliriz.
Enformasyon hem bizim beynimizdedir hem de her yerdedir. Doğa yasaları enformasyon
taşır, insan DNAsı enformasyon taşır, beynin nöronları enformasyon taşır. Evrende en
küçükten en büyüğe kadar her oluşumda enformasyon vardır. Hepsi de farklı boyutlarda
“idrak” sahibidir. Bir atomun dahi kendine göre idraki vardır ki diğer atomlarla bağ kurar veya
kurmaz. Atomlar minimum enerji durumuna (dengeye) ulaşmak için bağ kurarlar. Minimum
enerjiye ulaşabilmek için de çevresi ile enformasyon alış-verişi içinde olmalıdır. Şu halde
“idrak” kavramı ile “enerji” kavramı arasında yakın bir ilişki vardır. Zira varlık bir enerji
alanıdır ve yerel olarak yoğunlaşan enerji “idrak” sahibi olur, çünkü idrak enformasyon içerir.
İdrak sahibi olmak anlayışlı olmak veya kendi içinde enformasyon biriktirmek anlamına gelir.
Enformasyonu içinde tutan doğal yapıya karadelik denmiştir. Karadelik içine giren bilgi dışarı
salınmaz, veya çok azı salınır. Işık bile karadelikten dışarı çıkamaz. İnsan da bir bakıma bir
karadelik gibidir. İçimizde pek çok enformasyon var. Sadece bilgi olarak değil ama içgüdüler,
yetiler ve sezgiler halinde var. Yetilerimizin çok azını kullanıyoruz. Çoğu içimizde kalıyor ve
gerçekleşmiyor. İnsanın enerjisi kontrol altında ise idraki artar ve yetilerini (melekelerini)
etkin hale getirebilir. Günümüzün büyük sorunu da isteklerimizin, yani enerjimizin başıboş
kalması ve ego varlığı olarak çevremize ve kendimize zarar verişimizdir. Amaç, anlayabilmek
kadar anlayışlı olmayı da başarabilmektir.
Doç. Dr. Haluk Berkmen