- Konbuyu başlatan
- #1
- Katılım
- 18 Kas 2009
- Mesajlar
- 531
- Tepkime puanı
- 2
- Puanları
- 18
- Yaş
- 33
Johann Gregor Mendel (1822-1884) Avusturyalı botanikçi ve rahip.
Gregor'un küçük yaşlardan itibaren bahçe işleriyle uğraştığı bilinir. Üniversite eğitimi sonrasında rahip olarak yaşamını sürdürürken bir yandan da bitkiler üzerinde çalışmalar yaptı.
Döneminde gündemi meşgul eden soru; Darwin'in doğal ayıklanma kuramının yayınlanmasıyla ortaya çıkan kalıtsal özelliklerin döllere nasıl aktarıldığıydı. Tüm çabalar bu soruyu yanıtlamakta yetersizdi. Mendel de, bu soruya cevap bulabilmek için çalışmalara başladı. 8 yıl boyunca bu konuda incelemeler yaptı. Mendel çalışmasını, seçtiği 22 bezelyenin boylu-bodur, sarı-yeşil,myuvarlak-buruşuk...gibi 7 çift karşıt özellikleri üzerinde yoğunlaştırdı .Örneğin, boylu ve bodur çeşitlerini çapraz döllendiğinde ilk kuşak melez ürünün tümüyle boylu olduğunu saptar. Melez ürünü kendi içinde dölleyerek elde ettiği ikinci kuşak ürünün büyük bir bölümünün boylu, küçük bir bölümünün ise bodur olduğu görülür. Mendel iki çeşit arasındaki oranı hesaplar: 1064 bitkinin yaklaşık 3/4'ü boylu,1/4'ü bodurdur. Mendel, oranı 3:1 olarak belirler.
Mendel başka bitkiler üzerinde yaptığı deneylerden de aynı sonucu almıştır. Daha sonra, biyologların böcek, balık, kuş ve memeliler üzerinde yürüttükleri deneyler de onun genetik teorisini doğrulamıştır.
Mendel teorisi, evrim kuramının başlangıçta açıklamasız bıraktığı kimi önemli konulara da ışık tutmuştur. Evrimi doğal seleksiyonla açıklayan Darwin de herkes gibi ana-baba özelliklerinin yavruda bir tür kaynaştığını varsayıyordu. Oysa bu doğru olsaydı, doğal seleksiyonla üstünlük kazanan özelliklerin kuşaklar boyu zayıflama sürecine girmesi beklenirdi. Darwin de bunun böyle olmadığının farkındaydı. Kaynaşma varsayımı ne kimi yavruların ana babadan yalnızca birine benzemesi olayıyla, ne de arasıra görüldüğü gibi, beklenmedik bir özellikle dünyaya gelme olayıyla bağdaşmaktaydı. Özelliklerin önceki kuşak veya kuşaklardan olduğu gibi ve ayrı birimler olarak yavruya geçtiği düşüncesi, Mendel kuramının getirdiği bir açıklamadır.
Mendel,kuramını 1865'te bilim çevrelerine sunmuştu. Ancak Mendel hayattayken ilgi çekmeyen kuramın önemi, otuz beş yıl sonra kavranır. Hugo de Vries ve Weismann gibi bilim adamlarının çalışmaları olmasaydı Mendel'in devrimsel atılımı belki de daha uzun süre gün ışığına çıkamayacaktı.
Gregor'un küçük yaşlardan itibaren bahçe işleriyle uğraştığı bilinir. Üniversite eğitimi sonrasında rahip olarak yaşamını sürdürürken bir yandan da bitkiler üzerinde çalışmalar yaptı.
Döneminde gündemi meşgul eden soru; Darwin'in doğal ayıklanma kuramının yayınlanmasıyla ortaya çıkan kalıtsal özelliklerin döllere nasıl aktarıldığıydı. Tüm çabalar bu soruyu yanıtlamakta yetersizdi. Mendel de, bu soruya cevap bulabilmek için çalışmalara başladı. 8 yıl boyunca bu konuda incelemeler yaptı. Mendel çalışmasını, seçtiği 22 bezelyenin boylu-bodur, sarı-yeşil,myuvarlak-buruşuk...gibi 7 çift karşıt özellikleri üzerinde yoğunlaştırdı .Örneğin, boylu ve bodur çeşitlerini çapraz döllendiğinde ilk kuşak melez ürünün tümüyle boylu olduğunu saptar. Melez ürünü kendi içinde dölleyerek elde ettiği ikinci kuşak ürünün büyük bir bölümünün boylu, küçük bir bölümünün ise bodur olduğu görülür. Mendel iki çeşit arasındaki oranı hesaplar: 1064 bitkinin yaklaşık 3/4'ü boylu,1/4'ü bodurdur. Mendel, oranı 3:1 olarak belirler.
Mendel başka bitkiler üzerinde yaptığı deneylerden de aynı sonucu almıştır. Daha sonra, biyologların böcek, balık, kuş ve memeliler üzerinde yürüttükleri deneyler de onun genetik teorisini doğrulamıştır.
Mendel teorisi, evrim kuramının başlangıçta açıklamasız bıraktığı kimi önemli konulara da ışık tutmuştur. Evrimi doğal seleksiyonla açıklayan Darwin de herkes gibi ana-baba özelliklerinin yavruda bir tür kaynaştığını varsayıyordu. Oysa bu doğru olsaydı, doğal seleksiyonla üstünlük kazanan özelliklerin kuşaklar boyu zayıflama sürecine girmesi beklenirdi. Darwin de bunun böyle olmadığının farkındaydı. Kaynaşma varsayımı ne kimi yavruların ana babadan yalnızca birine benzemesi olayıyla, ne de arasıra görüldüğü gibi, beklenmedik bir özellikle dünyaya gelme olayıyla bağdaşmaktaydı. Özelliklerin önceki kuşak veya kuşaklardan olduğu gibi ve ayrı birimler olarak yavruya geçtiği düşüncesi, Mendel kuramının getirdiği bir açıklamadır.
Mendel,kuramını 1865'te bilim çevrelerine sunmuştu. Ancak Mendel hayattayken ilgi çekmeyen kuramın önemi, otuz beş yıl sonra kavranır. Hugo de Vries ve Weismann gibi bilim adamlarının çalışmaları olmasaydı Mendel'in devrimsel atılımı belki de daha uzun süre gün ışığına çıkamayacaktı.