Varolusculugun Elestirisi

Konu İstatistikleri

Konu Hakkında Merhaba, tarihinde Felsefe Makaleleri kategorisinde phi tarafından oluşturulan Varolusculugun Elestirisi başlıklı konuyu okuyorsunuz. Bu konu şimdiye dek 9,270 kez görüntülenmiş, 41 yorum ve 0 tepki puanı almıştır...
Kategori Adı Felsefe Makaleleri
Konu Başlığı Varolusculugun Elestirisi
Konbuyu başlatan phi
Başlangıç tarihi
Cevaplar

Görüntüleme
İlk mesaj tepki puanı
Son Mesaj Yazan ls2

phi

Felsefe.net
Yeni Üye
Katılım
13 May 2008
Mesajlar
1,906
Tepkime puanı
174
Puanları
63
Egzistansizlizm(Varoluşçuluk) Danimarkalı filozof ve astrolog Soren Kierkegaard'ın doktrininden yararlanan Alman filozof Heiddegger tarafından sistematize edilmiştir.En tanınmış varoluşçu filozofları ise Karl Jaspers,Jean Paul Sartre,Gabriel Marcel ve Albert Camus'dur.
Varoluşçularca ortaya atılan en genel sorun hayatın anlamı,dünyada insanın yeri ve hayatta izleyeceği yolu seçmesidir.Bu eski bir sorundur,fakat bugün toplumdaki karmaşık ve çelişkili koşullar içinde yerini almak,ilerici ve gerici güçler arasındaki her yerde görülen mücadele karşısında tavrını ortaya koymak zorunda olan pek çok kimse için özel bir önem kazanmıştır.
O halde,varoluşçular,zamanımızın en güncel sorunlarından birine yaklaşmışlardır.Fakat onu,idealist bir görüşten,çürümüş bir doktrinden,toplumun dışında,tekliği içinde kapalı kalmış,yalnız başına yaşadığı düşünülen birey bilincinden hareket ederek incelemektedir.Bu yanlış hareket noktası,varoluşçu teorinin yanlışlarını belirler.Taraftarları,bu felsefenin genel olarak varoluşun bir teorisi olduğunu kabul ederler,fakat gerçekte onu bireyin varoluşunun analizine indirgerler.Bazı varoluşçuların öteki dünya üzerine düşünceleri bir yana bırakılacak olursa ,onlar için tek gerçek bireysel varoluştur , "varım" duygusudur.Bizi çevreleyen dünya esrarengiz, akıl ve mantıklı düşünceyle erişilmez bir alem olarak gösterilir.Sartre "Varlık,akıldan,sebeplilikten,gereklilikten yoksundur" diye yazıyordu ve bu şekilde bütün varoluşçular gibi o da doğanın,mekanın,zamanın nesnel gerçekliğini red ediyordu.Heiddegger, "dünya varoluş olduğu sürece vardır,varoluş olmazsa,dünya da yoktur" derdi.
İnsan için esas,varoluş olduğuna ve bununda bir sonu bulunduğuna göre,varoluşçular için yaşam,ölüm düşüncesi yüzünden bulanımla geçer.Onlara göre felsefenin konusu,insanda bu bulanımı uyandırmak ve sürdürmektir.Jaspers "felsefe yapmak,ölmeyi öğrenmektir ."derdi.
Varoluşçular,tek başına kalmış,toplumdan kopmuş bir insanın daha kolay yıldırılacağını anlamışlardır.Varoluşçulara göre insan yabancı ve düşman bir dünyaya fırlatılıp atılmıştır, diğer insanlar arasında yalancı bir varoluş sürdürür ve toplum onu bireyselliğinden yoksun eder.
Varoluşçular,İnsanın toplum dışında yaşayamamasına karşın toplum içerisinde tamamı ile yalnız olduğunu,ancak içine kapanarak özgürlüğe kavuşulabileceğine inanırlar.Varoluşçulara göre ne insana toplum tarafında yüklenmiş görevler, ne de herkes için geçerli ahlak kuralları vardır.Varoluşçu roman ve tiyatro eserlerindeki kahramanların genellikle herhangi bir inancı olmayan kimseler ve çoğu kez de doğrudan doğruya ahlak dışı insanlar olması rastlantı eseri değildir.Bu felsefe,insanın bütün etkinliklerinin ve bütün mücadelelerin kısır olduğunu,dünyada saçmalığın hüküm sürdüğünü,tarihin hiçbir anlamı olmadığını kabul eder.
Varoluşçuluğun her şeyden önce bütün gerçeği,insanın varoluşuna,kişisel sorunlarına indirgendiği için yanlıştır.Ayrıca bu felsefe hatta insanın niteliğini bütünüyle farklı gösterir.
Oysa insan her şeyi toplumdan elde eder.İnsanı hayvanlar aleminden sonsuz derece yücelten nedir?Bu,onun toplumsal emeğidir.Toplum içerisinde,insan duygularını ve aklını,iradesini ve bilincini geliştirir,yaşamının amacını ve anlamını bulur.Toplumsal hayata etkinlikle katılan,ilerici düşüncelerden esinlenen bir kimse için esas olan günün birinde öleceği değildir,toplum içinde nasıl yaşamış olduğu ve ardından ne bırakacağıdır.Fakat bireyin toplumla olan bağı yapay bir şekilde kesilince ,ölüm düşüncesi karşısında titreyen,bunalım geçiren,hayatta ne yapacağını bilmeyen bir varlıkla karşı karşıya gelinir.

radikal
 

ls2

Kahin
Onursal Üye
Katılım
1 Kas 2012
Mesajlar
2,737
Tepkime puanı
180
Puanları
63
Kim yazmış ya bu eleştiriyi. pek güzel anlamış tü tü tü maşallah. buna eleştiri değil yaftalama denir anca.
 

ls2

Kahin
Onursal Üye
Katılım
1 Kas 2012
Mesajlar
2,737
Tepkime puanı
180
Puanları
63
evet googleye aratttım radikalde yazılmış. ama yazarın ismi yok. satır satır her paragrafına cevap yazabilirim. ama değmez bir yazı bana göre belki bundandır ki yazan adam ismini bile yazamamış.
 

karamel

Meraklı Üye
Yeni Üye
Katılım
21 Tem 2013
Mesajlar
307
Tepkime puanı
0
Puanları
0
oysa insanı diye başlayan paragrafı 3 kez ben de okudum.Ama anlayamadım..
 

ls2

Kahin
Onursal Üye
Katılım
1 Kas 2012
Mesajlar
2,737
Tepkime puanı
180
Puanları
63
oysa insanı diye başlayan paragrafı 3 kez ben de okudum.Ama anlayamadım..

Tamamen ard niyetli,veya cahilce veya herhangi bir düşünceye hizmet etmek amaçlı yazılmış saçmalıklar dizini bir yazı zaten. varoluşculuğun bireyi merkeze alan kaygı,korku,umutsuzluk bunaltı,özgürlük gibi herşeyden önce insan gerçeğine vurgu yapan (öznelik) yönünü alıp nerelere bağlamış. neymiş toplumun parçası olan insan böyle şeyleri düşünmezmiş. topluma nasıl hizmet edeceğini düşünürmüş. ya bu kafa faşizm kafası, sürü kafası zaten insanı gözardı et sitemin parçası yap suyunu iç posasını at:) Kierkegaard varoluş; somut, öznel ve uyanık insanın yaşamıdır der. varoluşu sistemlerle,kavramlarla örtüp (milliyetçilik,din,siyaset,ekonomi,kültür,gelenek ,ahlak vb) insanı bu cenderede ezme çabasıdır bu. insana bireyselliğini,duygularını,unutturma varoluşunu yutma çabasıdır..
 

karamel

Meraklı Üye
Yeni Üye
Katılım
21 Tem 2013
Mesajlar
307
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Bazı akdemik çevreler Tansu çiller zamanında yurt dışından gelen, sömürge ülkerinde uygulanan bir sistemden bahsediyor.Tabi bu da (sam brown romanları gibi) ama, o yılardan bu yıllara algı sistemlerimizi yok edecek,okudukları anlaşımayacak,yazdıkları anlaşılmayacak,analiz ve sentez gücü olmayacak kitleler hazırlanacağını söylüyorlar.Gerçek payının olmamasını çok isterdim..
 

ls2

Kahin
Onursal Üye
Katılım
1 Kas 2012
Mesajlar
2,737
Tepkime puanı
180
Puanları
63
Dünyaya acı çekmek için gelen insanın Tanrıdan sürekli mutluluk dilemesi ,insanın dünyayı algılama ve anlamlandırma düşüncelerinin temel yanılgılarından biridir. insan biran evvel dünyanın böyle bir yer olmadığını anlamalıdır. insan hayata karşı ancak böyle daha güçlü olabilir ,ancak böyle daha az acı çeker ve ancak böyle Tanrıyla,dünyayla ve kendiyle olan çatışma ve sorunlarını azaltabilir. umutsuzluk,kaygı,korku,bunaltı ve daha birçok duygu biçimi sadece insana özgüdür. zaten insanı yüce bir varlık yapan şeyde acı çekmesinin gerekliliğidir.


Varoluşçuluk penceresinden acı gerçekleri dinlediniz :)
 

Objectivity

Kahin
Onursal Üye
Katılım
23 Ara 2012
Mesajlar
4,763
Tepkime puanı
319
Puanları
83
Bazı akdemik çevreler Tansu çiller zamanında yurt dışından gelen, sömürge ülkerinde uygulanan bir sistemden bahsediyor.Tabi bu da (sam brown romanları gibi) ama, o yılardan bu yıllara algı sistemlerimizi yok edecek,okudukları anlaşımayacak,yazdıkları anlaşılmayacak,analiz ve sentez gücü olmayacak kitleler hazırlanacağını söylüyorlar.Gerçek payının olmamasını çok isterdim..

Sam Brown mı Dan Brown mu? :)
 

ls2

Kahin
Onursal Üye
Katılım
1 Kas 2012
Mesajlar
2,737
Tepkime puanı
180
Puanları
63
Sabrın sonu selamettir derler bakalım öyle mi...

İnsan insana tahammül edemiyor değil mi , sonra savaşlar olmasın çatışma olmasın falan filam ..ee hepsi yalan haliyle ..felsefeye bağladım uzamasın diye birazda..:D
 

Objectivity

Kahin
Onursal Üye
Katılım
23 Ara 2012
Mesajlar
4,763
Tepkime puanı
319
Puanları
83
İnsan insana tahammül edemiyor değil mi , sonra savaşlar olmasın çatışma olmasın falan filam ..ee hepsi yalan haliyle ..felsefeye bağladım uzamasın diye birazda..:D

Savaşlar olmasın tabi ki çünkü o yıkımın altından kalkmak çok zor. İnsanlar insanları bilerek hedef aldığı zamanlarda tahammül etmek zorlaşıyor neyse ki ben çabuk parlayan biri değilim:)

Varoluşçuluğu bir de senden dinlesek diyorum. Ciddiyim...
 

karamel

Meraklı Üye
Yeni Üye
Katılım
21 Tem 2013
Mesajlar
307
Tepkime puanı
0
Puanları
0
[MENTION=4324]dijital[/MENTION] zaten düzeltmenlik yapıyor diye ben artık rahat rahat yanlışlıklar yapacağım:)
 

ls2

Kahin
Onursal Üye
Katılım
1 Kas 2012
Mesajlar
2,737
Tepkime puanı
180
Puanları
63
Varoluşçuluğu bir de senden dinlesek diyorum. Ciddiyim...

Varoluşçuluğun kesin bir tanımını yapmak elbette mümkün değildir . varoluşçuluk ; varoluşçu olarak adlandırılan filozofların düşüncelerinin ortak noktalarını belirlemekle bu felsefi görüşün bakış açısı belirlenir..kurucusu kierkegaard olarak kabul edilir ,diğerleri kierkegaardan esinlenmişlerdir, peki kierkegaard felsefesinin merkezi nedir, çok net biçimde Sokratestir. sokratesin etkisi kierkegaarda çok yüksektir Sokratesin 'kendini bil'' çağrısı onun çıkış noktasıdır. o da sokrates gibi nesneden değil özneden yola çıkar.. varoluşçuluk insanı gözardı eden onu sistemin bir parçası olarak gören tüm felsefi akımlara tepkidir. merkeze insanı/bireyi alır..

Ben kimim? ben bir sevdiği ölmüş onun acısını çeken biriyim, ben annesini kaybetmekten korkan biriyim, ben hergün para kazanmak için işe gitmekten nefret eden biriyim,ben insanların düşkünlüğüne ,acizliğine üzülen igrençliklerine alçalışlarına şahit olup tiksinen biriyim, ben herkes gibi korkuları,kaygıları hayalleri vs olan biriyim vs vs .. bunları tanımayan sistemler insanı doğru açıkladığını neye dayanarak iddia ediyor? insan ancak psikolojisi ve duyguları ile açıklanabilir. bu saptamaya yanlış diyebilir miyiz? varoluşçuluk bunları temel alır. insan yukardaki yazıda anlatıldığı gibi toplumun içinde benliğini falan bulamaz, orada ancak kaybolur..
 

karamel

Meraklı Üye
Yeni Üye
Katılım
21 Tem 2013
Mesajlar
307
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Ben kimin soruları tabi zaman içinde , insanın tecrübeleriyle de yerine yerleşiyor..
 

ls2

Kahin
Onursal Üye
Katılım
1 Kas 2012
Mesajlar
2,737
Tepkime puanı
180
Puanları
63
Ben kimin soruları tabi zaman içinde , insanın tecrübeleriyle de yerine yerleşiyor..

Yaşadıkça,tecrübe ettikçe, hissettikçe seçim yaptıkça özümüzü oluştuyor gibiyiz. belli bir potansiyelle doğuyoruz ancak ne olacağımıza kendimiz karar veriyoruz gibi, 'insan kendini nasıl oluşturursa öyledir'' der varoluşçular.. ancak birde yabancılaşma sorunu var İnsan 3 şeye yabancıdır der Camus; kendine,dünyaya,başkalarına. poff bazen böyle hissetiğimde oluyor... geçici olana değer verdikçe insan kendinden uzaklaşır ve sonunda ''ben'' olamayacak noktaya gelir der kierkegaarda. eninde sonunda olay psikolojik olarak bir yere bağlanmaya geliyor işte..mutlak biryere..öyle biryeride akıl almıyor..ben kimim ,sonuç : paradoks:)
 
Tüm sayfalar yüklendi.
Sidebar Kapat/Aç

Yeni Mesajlar

Üst